TRT1’in Yayın Politikası Üzerine Eleştirel Bir Değerlendirme: Nostalji Kaybı ve Tekrar Eden Yüzler
- Enes Bulur 
- 20 Ağu
- 3 dakikada okunur

Türkiye Radyo Televizyon Kurumu (TRT), 1968 yılında televizyon yayıncılığına adım attığında, yalnızca bir eğlence aracı değil, aynı zamanda bir “eğitici ve kültürel misyon” üstlenmişti. TRT, yıllarca Türkiye’nin resmi sesi, gözü ve hafızası oldu. Bugün televizyon dünyasında yüzlerce özel kanal varken bile TRT1 hâlâ kamu yayıncılığının sembolü olarak görülüyor. Ancak bu köklü kurumun son dönem yayın anlayışı üzerine ciddi eleştiriler dile getirilmeye başlandı.
Bu eleştirilerden öne çıkan iki başlık şunlardır:
- TRT’nin arşivindeki zengin müzik kültürüne yeterince yer verilmemesi, nostaljiye sırt çevrilmesi. 
- TRT dizilerinde sürekli aynı oyuncu kadrolarının kullanılması, yeni yüzlerin önünün açılmaması 
1. TRT’nin Tarihsel Rolü ve Beklentiler
TRT1’in misyonunu anlamak için önce tarihine bakmak gerekir. TRT, uzun yıllar boyunca Türkiye’de televizyon ve radyo yayıncılığının tekeli durumundaydı. Bu süreçte halkın eğitiminde, kültürel bilincin oluşumunda ve sanatın tanıtılmasında büyük rol oynadı. TRT’nin müzik yayınları, halk müziğinden klasik Türk müziğine, sanat müziğinden özgün bestecilere kadar geniş bir yelpazeyi kapsıyordu.
Eskiden bir evde TRT açıldığında, sadece bir dizi değil; aynı zamanda bir “kültürel şölen” izlenirdi. TRT sanatçıları, halkın kulağında yer eden unutulmaz eserleri seslendirir, büyük konserler yayınlanır, müzik yarışmaları genç yetenekleri ülkeye kazandırırdı.
Bugün ise bu tablo büyük ölçüde değişmiş durumda. TRT1, kamu yayıncılığından beklenen çeşitlilikten uzaklaşarak daha çok dizi ve popüler içeriklere yönelmiş görünüyor.

2. Nostaljiye Sırt Çeviriş: Arşivden Uzaklaşmak
TRT Arşivi, yalnızca Türkiye için değil, dünya için de bir kültür hazinesi sayılabilecek değerde. Ancak bu arşiv ne yazık ki televizyon ekranlarında yeterince görünür değil. TRT1’in prime-time kuşaklarında yer bulan yapımların büyük kısmı güncel dizilerden oluşuyor.
Eski müziklerin, unutulmaz sanatçıların ve kültürel değerlerin televizyon ekranına taşınmaması, kamu yayıncılığı açısından büyük bir kayıp. Çünkü TRT1, geçmişte olduğu gibi bugün de toplumsal belleğin taşıyıcısı olmakla yükümlü. Bu noktada şu soruları sormak gerekiyor:
- TRT, neden genç kuşaklara kendi arşivindeki müzik mirasını sunmaktan uzaklaşıyor? 
- TRT’nin varoluş amacı sadece güncel diziler üretmek midir, yoksa kültürel sürekliliği sağlamak da görevleri arasında değil midir? 
Nostaljiden uzaklaşmak, bir anlamda toplumsal hafızayı da zayıflatıyor. TRT, kültürel kimliğimizin temel taşlarını korumakla yükümlü bir kurumken, bu görevini giderek ikinci plana atıyor gibi görünüyor.

3. Tekrar Eden Yüzler: TRT Dizilerinde Çeşitlilik Eksikliği
Son yıllarda TRT1 dizileri, belli bir kalıba oturmuş durumda. Tarihî diziler, aile yapısını koruyan senaryolar ve belirli türde kahraman anlatıları öne çıkıyor. Bu tercihler, elbette belli bir izleyici kitlesine hitap ediyor. Ancak bir başka sorun göze çarpıyor: TRT’nin dizilerinde sürekli aynı oyuncuların tercih edilmesi.
Aynı isimleri farklı projelerde tekrar tekrar görmek, seyircide bıkkınlık yaratıyor. Üstelik bu durum, Türkiye’de yetişen genç ve yetenekli oyuncuların önünü kesiyor. TRT’nin kamu yayıncısı olarak üstlenmesi gereken görevlerden biri de çeşitlilik sağlamak ve yeni yüzlere alan açmaktır. Oysa bugünkü tablo, güvenli tercihlerle sınırlı bir yayıncılığa işaret ediyor.
Çeşitlilik eksikliği sadece oyuncu kadrosuyla sınırlı değil. Senaryo formatları da birbirine fazlasıyla benziyor. İzleyicinin beklentisi ise hem yeni hikâyeler hem de yeni yüzler.

4. Kamu Yayıncılığı ve TRT’nin Sorumlulukları
TRT1’in diğer özel kanallardan en büyük farkı, bir kamu yayıncısı olmasıdır. Yani TRT’nin reyting kaygısının ötesinde, toplumsal sorumluluk bilinciyle hareket etmesi gerekir. Kamu yayıncısı, sadece eğlendirmekle değil, eğitmek ve kültürü yaşatmakla da yükümlüdür.
Bugün izleyici, TRT’den şunları bekliyor:
- Kültürel mirası unutturmamak. 
- Yeni nesillere sanatı sevdirmek. 
- Taze yüzlere, genç sanatçılara ekran şansı vermek. 
- Farklı hikâyeleri, farklı türleri cesaretle denemek. 
TRT bu beklentilere cevap vermediğinde, sadece bir kanal değil; toplumsal bir kurum olarak da eleştirilerin hedefi haline geliyor.

5. TRT İçin Çözüm Önerileri
- Arşiv Canlandırma Projesi: Haftalık ya da aylık özel yayınlarla TRT arşivindeki konserler, yarışmalar ve müzik kayıtları ekranlara taşınmalı. 
- Yeni Yüzler İçin Atölyeler: TRT, konservatuvar öğrencilerine ve genç tiyatro oyuncularına dizilerde rol alma imkânı sunmalı. 
- Format Çeşitliliği: Sürekli aynı senaryo şablonları yerine, belgesel-dizi hibritleri, sanat temalı yapımlar ya da farklı türlerde programlar denenmeli. 
- İzleyiciyle Etkileşim: TRT, izleyicinin sesini duyan anketler veya geri bildirim programlarıyla içerik üretimini topluma açabilir. 
Sonuç: TRT1 İçin Yeni Bir Yol Haritası
TRT1, Türkiye’de televizyonculuğun temel taşıdır. Bugün geldiği noktada, nostaljiyi ihmal etmesi ve sürekli aynı oyuncularla üretim yapması eleştirilerin haklı çıkmasına neden oluyor. Oysa TRT, küçük adımlarla bu algıyı değiştirebilir.
Kültürel belleği hatırlatan yayınlar, yeni yüzlere şans tanıyan diziler ve daha cesur projeler TRT1’i yalnızca bir televizyon kanalı değil, aynı zamanda toplumun hafızasını koruyan bir kültür kurumu haline getirebilir.



