Sat komandolarının psikolojik araştırması.
- Enes Bulur
- 22 May
- 3 dakikada okunur
Bir araştırmacının gözünden…

Her ülkenin tarihinde sessiz kahramanlar vardır. Onlar, alkışlanmaz; törenlerde adları geçmez. Ama bir vatanın kalbi sessizce onlarla atar. Türkiye’de bu sessiz kahramanların belki de en gölgede kalanlarından biri, SAT Komandolarıdır. Su Altı Taarruz (SAT) birliği, cesaretin yalnızca çatışma anında değil, öncesindeki suskunlukta, bekleyişte ve hazırlıkta da nasıl yeşerdiğini kanıtlayan eşsiz bir örnektir.
Bir akademisyen ve araştırmacı olarak, SAT Komandoları üzerine yaptığım çalışmalarda birçok detayla karşılaştım. Resmî raporların dili soğuktur; ancak içlerinde bir satır, bir cümle bile bazen sayfalar dolusu cesareti özetler. O belgelerde gördüğüm şey şuydu: SAT komandoları, fiziksel güçten çok zihinsel iradeyle hareket ederler. Cesaretleri, savaş narasından değil, sessiz suda yapılan ölümüne görevlerden doğar.
Bu askerî birliğe katılmak için aylarca süren zorlu bir eğitim süreci gerekir. Yüzlerce adaydan yalnızca birkaçı bu süreci tamamlayabilir. Eğitim boyunca yaşananlar, sadece fiziksel dayanıklılığı değil, insanın sınırlarını zorlayan bir ruh gücünü de gerektirir. Dakikalarca nefessiz kalmak, karanlık suda yönünü kaybetmeden ilerlemek, gece gündüz demeden ağır ekipmanla kilometrelerce yürümek… Bunların hepsi, “cesaret” dediğimiz kavramın en çıplak hâlini gözler önüne seriyor.
Araştırmalarım sırasında görüştüğüm emekli bir SAT komandosunun şu sözleri beni derinden etkiledi:
"Bizim cesaretimiz, ölümle barış yapmış olmanın getirdiği soğukkanlılıktır. Korkarız, evet. Ama korkunun bizi durdurmasına izin vermeyiz."
Bu cümle, SAT komandolarının ruhunu özetliyor. Onların cesareti; gösterişten uzak, hatta çoğu zaman fark edilmeden yaşanan bir duruştan ibarettir. Bu cesaret, denizin 30 metre altında, el yordamıyla mayın sökmekle; bir rehineyi kurtarmak için karanlık bir binaya sızmakla ya da saatlerce hiç kıpırdamadan bir hedefi gözlemlemekle şekillenir.
Özellikle Kıbrıs Barış Harekâtı’nda ve son yıllarda gerçekleştirilen deniz aşırı operasyonlarda SAT komandolarının oynadığı rol, birçok stratejik başarının arkasındaki görünmeyen eldir. Tarih kitapları bu operasyonları birkaç paragrafta anlatır; ama oradaki her adım, her sızma ve her sessiz müdahale, insanüstü bir iradenin sonucudur.

Bir araştırmacı olarak yıllarımı belge toplamaya, tanıklıkları dinlemeye ve detayları çözümlemeye harcadım. Ve bugün şunu gönül rahatlığıyla söyleyebilirim: SAT Komandoları’nın cesareti, yalnızca askerî başarılarla ölçülemez. Bu, bir yaşam felsefesi, bir adanmışlık ve bir milletin güvenliği için kendi benliğinden vazgeçme iradesidir.
Bu yazıyı kaleme alırken, onların kimliklerine değil, ruhlarına odaklanmak istedim. Çünkü gerçek cesaret, bir üniformada değil; o üniformayı giyerken suskun kalmayı başarabilen kalpte yatar.
Askeri alanda başarı, yalnızca fiziksel güçle değil, karşı tarafın zihin yapısını çözme ve yönlendirme becerisiyle de kazanılır. Bu bağlamda psikolojik savaş, modern ve klasik orduların vazgeçilmez bir unsuru olmuştur. Psikolojik savaş yöntemleri; düşmanı yıldırma, halkı etkileme, motivasyonu arttırma ya da bozma, algı yönetimi gibi çok katmanlı stratejiler içerir.
Bu makalede, gerçek askeri psikolojik yöntemler ve bu yöntemlerin çeşitli sahalarda nasıl uygulandığı bir araştırmacı bakışıyla incelenmektedir.

1. Moral Çökertme ve Umutsuzluk Aşılaması
Amaç: Düşman askerinin veya halkın moralini düşürmek.
Yöntemler:
Yaygın söylenti yayma: Direnişin başarısız olduğu, takviyelerin gelmeyeceği gibi söylentiler düşman saflarına sızdırılır.
Örnek: 1991 Körfez Savaşı’nda, ABD ordusu Irak askerlerine sürekli broşür atarak "komutanlarınız kaçtı" gibi mesajlarla teslim olmaya teşvik etti.
Ses bombardımanı: Gece boyu çalınan bebek ağlaması, çığlık sesleri veya dini metinler düşman üzerinde psikolojik baskı kurmak için kullanılmıştır (örnek: Panama Operasyonu, 1989).

2. Dezenformasyon ve Algı Manipülasyonu
Amaç: Düşmanı yanlış yönlendirmek veya halk desteğini kırmak.
Yöntemler:
Sahte telsiz trafiği: Gerçek olmayan saldırılar varmış gibi düşmanı yanlış bölgelere yönlendirme.
Sahte bayrak operasyonları: Bir tarafın üniformasını giyerek yapılan eylemlerle, suçu başkasına atmak.
Propaganda yayınları: Radyo, broşür, afiş gibi araçlarla düşmanın iç yapısında çatlaklar oluşturmak.

3. Psikolojik Profilleme ve Lider Hedefleme
Amaç: Düşman liderinin psikolojik zayıflıklarını kullanarak liderlik yapısını çökertmek.
Uygulama:
Düşman liderin kişilik analizi yapılır (Narsisizm, paranoya, yalnızlık korkusu vs.).
Hedefin zaaflarına göre kamuya açık ifşalar, özel hayat sızıntıları, "yalnız bırakma" stratejileri uygulanır.
Örnek: CIA'in Fidel Castro’yu küçük düşürmek için sahte sakal dökücü sprey planları ve canlı yayınlarda küçük düşürme taktikleri.

4. Kendi Askeri Güçte Psikolojik Hazırlık
Amaç: Askerin zihinsel direncini artırmak, çatışma stresine hazırlamak.
Yöntemler:
Gerçek savaş simülasyonlarıyla stres testi.
Ters motivasyon uygulamaları: Bilinçli olarak zorluk çıkarılarak askerin sabrı ve dayanıklılığı ölçülür.
İnanç temelli dayanıklılık: Özellikle dini veya millî motivasyonla moral yükseltme (örneğin dualar, semboller, marşlar).

5. Sivil Halk Üzerinde Psikolojik Etki Operasyonları (PSYOPS)
Amaç: Halkın direnme isteğini kırmak veya yönetime karşı çevirmek.
Uygulama:
Yardım paketleriyle sempati kazanma, düşmanı kötü gösteren kampanyalar.
"Kalpleri ve Zihinleri Kazanma" stratejisi: Özellikle Afganistan ve Irak’ta uygulanan, halkla iyi ilişkiler kurarak isyanı bastırmaya yönelik yöntem.
Sosyal medya kullanımı ile algı yaratma (örnek: 2014 Ukrayna-Kırım sürecinde sosyal medyada sahte içeriklerle psikolojik üstünlük kurma).

6. Düşmanın Kültürel ve Dini Değerlerini Hedef Alma
Amaç: Düşman tarafın kutsal ve geleneksel inançlarını zedeleyerek moral çöküntüsü yaratmak.
Uygulama:
Kutsal mekânların simgesel olarak hedef alınması.
Dini ritüellerin aşağılanması veya sahte kutsal figürler yaratılarak kafa karışıklığı oluşturma.
Örnek: Vietnam Savaşı sırasında, ABD’nin "ruhlar" sesiyle ormanda korku yaratma stratejisi (Vietnamlı askerler için ölüm sonrası ruhlar önemlidir).

Askeri psikolojik savaş, sadece düşmanı fiziksel olarak yok etmekle değil; onun zihinsel bütünlüğünü, karar alma sürecini ve moral gücünü de hedef alır. Modern savaş alanı, artık sadece silahların değil; algının, korkunun, bilgilerin ve duyguların da çatıştığı bir zemindir.
Bir araştırmacı olarak bu yöntemleri incelerken ulaşılan temel gerçek şudur:
"Savaşın en tehlikeli cephesi, görünmeyen ve hissedilen cephedir."