top of page

Kitap Okuma Alışkanlığını Nasıl Kazandım?

Her alışkanlığın ardında, kimi zaman farkında olmadan başlattığımız bir yolculuk vardır. Sigara içen biri ilk nefesini hatırlar, müzisyen ilk notayı. Benim içinse bu yolculuğun başlangıcı, bir kitabın sayfasına düşen ilk göz hareketi, bir kelimenin zihnimde bıraktığı yankıydı. Kitap okuma alışkanlığımı nasıl kazandığımı anlatırken, aslında sadece kişisel bir deneyimi değil, aynı zamanda insan zihninin, kültürle kurduğu ilişkinin ve hafızanın katmanlarını da açığa çıkarmak istiyorum. Çünkü kitap okuma, yalnızca bireysel bir hobi değildir; aynı zamanda toplumların inşa ettiği en köklü kültürel pratiklerden biridir.

kitap

Çocuklukta Kelimelerle İlk Tanışma

Her şey, kelimelerin büyüsüne kapılmamla başladı. Çocuk yaşta, elimdeki masal kitaplarının rengârenk resimlerinden ziyade, o resimlerin altına iliştirilmiş birkaç cümlenin zihnimde yarattığı boşluklar beni cezbetti. Resim görüneni gösteriyordu ama kelime görünmeyeni fısıldıyordu. Kitapla kurduğum ilk bağ, görünmeyenin peşine düşme isteğim oldu. Bu yüzden çocuk yaşta kitap okuma bende bir görev değil, bir tür sırra erme girişimi olarak gelişti.

Kimi zaman elimdeki kitap bir masaldı, kimi zaman okulda verilen bir ders kitabı. Fakat fark etmeden, o satırların arasında kaybolmak bana dünyanın başka ihtimallerini sundu. Zihnimde soru işaretleri biriktikçe, onları yanıtlamak için yeni kitaplara yöneldim. Alışkanlığın tohumu belki de tam burada atıldı: Merak, sorular ve yanıt arayışı.

Ergenlik Yılları: Kimlik Arayışında Kitapların Rolü

Ergenlik, insanın kendi kimliğini sorguladığı bir dönemdir. Benim için de öyle oldu. Dünyaya dair sorular çoğaldı, insanın varlığı, adalet, güç, özgürlük gibi kavramlar zihnimi meşgul etmeye başladı. Bu dönemde kitap okumak artık bir meraktan öte, kim olduğumu anlama çabasına dönüştü.

Özellikle klasik eserlerle karşılaşmam, düşünce dünyamı biçimlendiren bir dönüm noktası oldu. Homeros’un dizelerinde kader, Dostoyevski’nin romanlarında vicdan, Orhan Pamuk’un satırlarında ise birey ile toplum arasındaki gerilim karşıma çıktı. Her bir yazar bana başka bir pencere açtı ve ben, kendi ruhumun hangi odasında olduğumu anlamak için bu pencerelerden bakmaya başladım.

Ergenlikte edinilen alışkanlıkların çoğu kalıcı olur. Kitap okuma benim için yalnızca boş zaman etkinliği değil, varoluşsal bir uğraş haline geldi. Bir kitabı elime aldığımda, aslında kendime dair bir şeyler öğrenmek üzere çıktığım yeni bir yolculuğa başlıyordum.

Kitap

Üniversite Yılları: Disiplin ve Sistematik Okuma

Alışkanlığın gerçek anlamda yerleşmesi, üniversite yıllarında oldu. Çünkü o döneme dek kitap okumak benim için bir tutku olsa da, sistematik değildi. Üniversiteye geçtiğimde ise okumak bir tür entelektüel disipline dönüştü. Artık yalnızca romanlar değil, tarih kitapları, sosyolojik analizler, felsefi metinler de hayatıma girdi.

Bu yıllarda fark ettim ki, kitap okuma bir “rastgelelik” değil, bir “metod” meselesidir. Bir kitabı seçmek, onunla vakit geçirmek, notlar almak, altını çizmek, okuduklarını başka kitaplarla ilişkilendirmek; tüm bunlar okuma eylemini basit bir hazdan çıkarıp bilinçli bir zihinsel inşa sürecine dönüştürdü.

Üniversite kütüphanelerinin sessizliğinde, rafların arasında dolaşırken, kitapların yalnızca bilgi değil, aynı zamanda insanın varoluşuna tanıklık eden belgeler olduğunu fark ettim. Bir kitap okumak, aynı zamanda bir çağla, bir uygarlıkla, bir düşünceyle temas etmekti. Bu farkındalık, okuma alışkanlığımı kalıcı hale getirdi.

Kitap

Kitap Okuma Alışkanlığını Kazandıran Temel Dinamikler

Şimdi dönüp baktığımda, kitap okuma alışkanlığımı kazandıran birkaç temel dinamik görüyorum:

  1. Merak ve Soru Sorma İhtiyacı: Okuma alışkanlığı, zorunluluktan değil meraktan doğdu. Bir şeyleri bilme, öğrenme, anlama isteği beni kitaba yöneltti.

  2. Disiplinli Bir Zaman Yönetimi: Kitap okumayı günün belli saatlerine yerleştirmek, bu alışkanlığı besledi. Özellikle uyumadan önce okuduğum kitaplar zihnimi hem dinginleştirdi hem de sürekliliği sağladı.

  3. Çeşitlilik ve Zenginlik: Tek bir türle sınırlı kalmadım. Roman, şiir, felsefe, tarih… Her tür bana başka bir boyut kattı ve okuma eylemini monotonluktan uzak tuttu.

  4. Not Alma ve Hafızaya İşleme: Okuduklarımı sadece tüketmedim; not aldım, düşündüm, tartıştım. Bu da okumanın kalıcılığını artırdı.

  5. Okuma Çevresi: Arkadaşlar, hocalar ve edebiyatla ilgilenen insanlar arasında bulunmak da kitaplara olan ilgimi canlı tuttu. Kitapların paylaşıldığı bir ortamda okuma, bireysel değil kolektif bir deneyime dönüştü.

Kitap Okuma ve Kişisel Dönüşüm

Bir alışkanlığı anlatmak, aslında onun insanı nasıl dönüştürdüğünü de anlatmaktır. Kitap okuma alışkanlığım, benim dünyaya bakışımı köklü biçimde dönüştürdü.

Her kitap, başka bir zihnin içine açılan bir kapı gibidir. Kitap okudukça, başkalarının deneyimlerini, düşüncelerini, acılarını, sevinçlerini öğrendim. Bu, empati duygumu geliştirdi. Bir köy çocuğunun hikâyesinde kendi geçmişimi bulurken, bir filozofun soyut tartışmalarında kendi zihinsel sorularımı yankıladım.

Ayrıca kitaplar, bana eleştirel düşünmenin önemini öğretti. Her yazarı mutlak doğru kabul etmedim. Okudukça, metinlerle tartışmayı, onlara itiraz etmeyi, alternatifler üretmeyi öğrendim. Bu da zihinsel özgürlüğümün temelini oluşturdu.

Kitap

Dijital Çağda Kitap Okuma

Kitap okuma alışkanlığımın en ilginç sınavlarından biri, dijital çağda yaşandı. Telefonların, sosyal medyanın, hızlı tüketilen içeriklerin hâkim olduğu bir dönemde, kitap okumak sabır isteyen bir eylem haline geldi.

Bir tweet birkaç saniyede tüketilirken, bir roman saatler süren bir dikkat talep ediyordu. İşte bu noktada, okuma alışkanlığım bana bir direnç kazandırdı. Kitap okumak, hızlı tüketim çağında yavaşlamanın, derinleşmenin ve bir konuyu sabırla anlamanın önemini hatırlattı.

Elektronik kitaplar ve dijital kütüphaneler de hayatımda yerini aldı. Fakat hâlâ bir kitabın kokusunu, sayfalarını çevirmenin ritmini, altını kalemle çizmenin verdiği hissi hiçbir dijital araç veremedi.

Kitaplarla Kurduğum Dostluk

Kitap okuma alışkanlığını kazanmak, bir anlamda kitaplarla dostluk kurmaktır. Her kitap, hayatımın bir dönemine tanıklık etti. Birini bir otobüs yolculuğunda bitirdim, diğerini bir kış gecesi battaniye altında. Bazı kitaplar elimden hiç düşmedi, bazılarını yıllar sonra yeniden elime aldım.

Bu dostluk, insanın yalnızlığını hafifleten bir dostluktur. Bir kitabı elime aldığımda, dünyanın herhangi bir köşesinde yaşamış bir yazarla konuşmaya başlıyorum. Yüzyıllar önce ölmüş biriyle aynı masada oturmak gibi bir mucize bu. Kitaplar bana şunu öğretti: Zaman ve mekân sınırlarını aşmanın en insani yolu okumaktır.

Kitap

Bugün Geldiğim Nokta

Bugün artık kitap okumak benim için bir alışkanlıktan öte, bir yaşam biçimi. Sabahın erken saatlerinde birkaç sayfa, gün ortasında kısa bir deneme, gece ise uzun soluklu bir roman… Hayatımın akışı kitapların ritmiyle şekilleniyor.

Okumak bana sadece bilgi kazandırmadı; aynı zamanda sakinlik, derinlik, anlam arayışı ve sabır da kazandırdı. Hayatın karmaşası içinde kitap okumak, ruhun dingin bir limana sığınması gibi.

bottom of page