top of page

DİJİTAL ÇAĞDA KALEM TUTMAK

Ekranların ışığıyla aydınlanan bir çağda yaşıyoruz. Parmak uçlarımız klavye tuşlarında, dokunmatik ekranlarda gezinirken, kalemle kâğıt arasındaki o özel uyum neredeyse unutuluyor gibi. Ama gerçekten de unutuldu mu? Dijital çağda kalem tutmak sadece bir nostalji mi, yoksa hâlâ anlamı, hatta gücü olan bir eylem mi?

ree

Bir kalem alıp kâğıda dokunduğunuzda, zaman yavaşlar. Harfler düşünceden doğar ve satırlara dökülürken siz de kendi zihninizin derinliklerine yolculuk yaparsınız. Klavyede yazarken eller hızla cümleleri döker, ama çoğu zaman düşüncelerle teması yüzeysel bırakır. Oysa kalemle yazmak bir ritüeldir; her harf bilinçli bir hareket, her kelime duygusal dokunuzun izini taşır. Bir insanın el yazısı, parmak izi gibidir: kişiseldir, özeldir, tektir.


Dijital çağ bize hız, pratiklik ve erişilebilirlik sundu. Tek bir dokunuşla sayfa açılır, tek bir dokunuşla silinir. Ancak bu kolaylık bazen içeriğin derinliğini çalar. Zihnimiz, kalemle kurduğumuz o özel bağlantıyı ekranda yakalayamaz. Kalem tutmak, aynı zamanda bir başkaldırıdır: Sürekli güncellenen ve dikkat dağıtan dijital dünyaya karşı bir duruştur.

ree

Bu çağda kalem tutmak belki de en çok “kendine dönmek” demektir. Teknolojinin olanaklarını reddetmeden, ama onun içinde kaybolmadan… Dijital dünyanın kolaylıklarını yaşarken, kalemin yavaşlatan ama derinleştiren gücünü unutmadan…

bottom of page